COĞRAFİ YAPI
Konumu
Denizli, Anadolu Yarımadasının güneybatı, Ege Bölgesinin doğusunda yer almaktadır. Ege, İç Anadolu ve Akdeniz Bölgeleri arasında bir geçit durumundadır. Denizli ilinin, her üç bölge üzerinde de toprakları vardır. Denizli ili 28° 30´ – 29° 30´ doğu meridyenleri ile 37° 12´ – 38°12´ kuzey paralelleri arasında yer alır. Doğudan Burdur, Afyon, batıdan Aydın, Manisa, kuzeyden Uşak, güneyden Muğla illeri ile komşudur.
İlin yüzölçümü 11.868 km²'dir, il Türkiye'nin yaklaşık %1,5'ini ve Ege Bölgesinin %18,5'ini oluşturmaktadır. Merkezin denizden yüksekliği 354 metredir. Deniz yüzeyine en yakın yer 170 metre rakımla Sarayköy ilçesi, en uzak yer ise 1350 metre rakımla Çameli ilçesidir.
Yüzey Şekilleri
İl yüzey şekilleri bakımından dalgalıdır. Alçak ve yüksek ovalar, yaylalar ve dağlar birbirini tamamlar. İl topraklarının yaklaşık %47,1'ini dağlar, %28,2'sini ovalar, %23,2'sini platolar ve %1,5'ini ise yaylalar oluşturmaktadır.
Batı Anadolu'nun ve Denizli'nin en yüksek dağı Honaz 2571 m. yüksekliğe sahiptir. Karcı (2308 m.), Akdağ (2449 m.), Bozdağ (2421 m.), Eşeler (2254 m.), Bulkaz (Burkaz) (1990 m.), Elmadağ (1805 m.), Büyük Çökelez (1340 m.) ve Beşparmak (1307 m.) ilin diğer önemli dağlarıdır.
Büyük Menderes ve Çüruksu Vadisi boyunca kademeler halinde alçalan Çardak, Çivril, Baklan, Kaklık, Böceli, Denizli (Çüruksu) ve Sarayköy (Büyük Menderes) Ovaları ile yayla görünümlü Acıpayam, Tavas, Eksere Ovaları, Karayayla, Çameli, Uzunpınar, Yoran, Şahman Sülaymaniye, Kuyucak Yaylası ilin düzlüklerini oluşturur. Vadi olarak ise verimli ovaların sıralandığı Büyük Menderes ve Çüruksu Vadileri, Akçay Vadisi, Gireniz ve Kelekçi Vadileri gösterilebilir.
İl genel olarak akarsu bakımından yoksun sayılmaz. İl sınırından dışarıya çıkanlar olduğu gibi içinden akarak büyük nehirleri besleyenleri de vardır. En büyük akarsuyu Ege Bölgesinin üç büyük nehrinden biri olan Büyük Menderes'tir. Toplam uzunluğu 529 km. olan nehrin Denizli ili sınırlarındaki uzunluğu 194 km. ve ortalama debisi ise 44,32 m³/sn'dir. Çüruksu, Dalaman (Gireniz Çayı), Akçay (Bozdağan) Çayı, Yenidere, Gökpınar Çayı, Kufi Çayı, Derbent Çayı, Hamam Çayı ve Bağnaz Çayı ilde yer alan başlıca akarsulardandır.
İlin en büyük gölü ise Acıgöl (Çardak Gölü)dür, 44,32 km² yüz ölçümüne sahiptir. Denizli İlinin Çardak ilçesi ile Afyon İlinin Dazkırı ilçesi arasındaki graben arazide dünyanın en temiz sodyum sülfat tuzunun elde edildiği (toksik madde içermeyen) bir göldür. Doğal yapısı ile flamingo, ördek gibi yaklaşık otuz tür kuşun yaşadığı kuş cennetidir. Sodyum sülfat tuzu göl kenarında kurulan işletmeler tarafından değerlendirilmektedir. Beylerli (Çaltı) Gölü, Karagöl, Süleymaniye Gölü, Kartal Gölü ve Işıklı Baraj Gölü ilin diğer önemli göllerini oluşturmaktadır.
İklimi ve Bitki Örtüsü
Denizli'de, Ege Bölgesinde olmasına rağmen, iklim olarak Ege Bölgesi'nin iklimi tamamen görülmez. Kıyı kesimlerinden iç bölgelere geçit yerinde olduğundan az da olsa iç bölgelerin iklimi hissedilir. Yıllık ortalama yüksek sıcaklık 34 Cº, ortalama düşük sıcaklık ise 2 Cº civarındadır. Bu değerler yaz aylarında 40 Cº'ye kadar yükselir, kışın ise -10 Cº'ye kadar düşer. Esasen Denizli, iklimi yönünden İç Anadolu Bölgesine yakın değerler vermektedir.
İlde, genel olarak, yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır. En çok yağış Aralık, Ocak, Şubat ve Mart aylarında görülmektedir. Aralık ayında m²'ye düşen ortalama yağış miktarı 90 mm.dir. Yağışlı gün sayısı yıllık ortalama 80 gündür. Ortalama yıllık nem oranları Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında %50'nin altında seyrederken, diğer aylarda artmakta, Aralık ve Ocak aylarında %70'ten fazla nem olmaktadır. Buhar basıncının en yüksek olduğu dönem ise yaz aylarıdır. Yükseklik arttıkça iklim sertleşmektedir. İlde dağlar daha çok denize dik uzandığından, denizden gelen rüzgârlara açık bulunmaktadır. Tüm bu iklim verileri ve iklim koşullarının uygunluğu Denizli'ye doğal çekicilik katmaktadır.
Var olan hava koşulları, yörede Karadeniz Bölgesinin bitki örtüsü çeşitleri olan kızılağaç, ıhlamur, fındık, kestane, söğüt, eğrelti gibi türlerin yetişmesine ve karışıma girmesine olanak sağlar. Bölgenin yerel ağaç ormanları ise, denizden yüksekliğe bağlı olarak, dikey tabakalaşma oluşturur. Kızılçamla başlayan dikey yayılış 850 metrelerde yerini karaçama bırakarak, yükseklerde toros sediri ve daha sonra çeşitli ardıç türleri ile alpin çam sınırına ulaşır. Buradan itibaren çayırlaşma başlar ve orman örtüsü son bulur.
TARİHÇE
İlkçağlarda Denizli Yöresi
Denizli yöresinin ilk ve en önemli yerleşim yeri Beycesultan Höyüğü 'dür. (Günümüzde Beycesultan, Çivril ilçesinin 5 km. kadar güneyinde Çivril –Denizli karayolunun hemen sağında yer alır.) Yerleşimin günümüzden 6000 yıl önce M.Ö. 4000 yıllarında Kalkolitik dönemle başladığı öngörülmektedir.
Tarihi dönemlere gelindiğinde Denizli yöresinin bilinen ilk sakinleri Arzawalılar olmuştur. M.Ö 1200-1700 arası süren Karanlık Çağ'dan sonra yöreye Frigler hakim olmuşlardır. Xenephon'a göre Frigya'nın batı sınırlarındaki en önemli yerleşimlerinden biri Collosai (bugün Honaz) şehri idi. Friglerin yıkılmasının ardından bölge Lidyalıların eline geçmişti. Lidya Devletinin doğu sınırı ünlü Yunanlı tarihçi Heredot'a göre Karura adlı yerleşimdir. Karura şehri bugün Denizli'ye bağlı Sarayköy ilçesinde bulunmaktadır.
Batı Anadolu bölgesi ve dolayısıyla Denizli yöresi M.Ö 129 yılında Romalılarca Asya eyaletine bağlanarak prokonsüllerce yönetilmeye başlanmıştır. Romalılar Asya eyaletindeki mevcut yolları ıslah edip yol akışını Bergama yönünden Efes ve Milet yönüne çevirdiler. Denizli Bölgesi doğu-batı yönünde önemli nokta haline gelmiştir.
Roma Devleti'nin M. S 395 yılında ikiye ayrılması sonucu Anadolu Doğu Roma yani Bizans idaresi altında kalmıştır. Bizans Devleti zamanında Denizli yöresi Helenistik ve Roma dönemlerindeki önemini kaybetmiş ve bir süre sonra bölgeye gelen Türklerin eline geçmiştir.
Denizli'de Türk Hâkimiyeti
Türklerin Denizli ile ilk ilişkileri 1070 yılında başlar. Büyük Selçuklu Beyi Afşin Bey yörenin en gelişmiş kentlerinden Honaz'ı aldıktan sonra Laodikeia'yı da yağma ederek istila hareketini Ege kıyılarına değin ilerletmiştir.Ancak bu istila hareketi geçici olmuştur.1071 Malazgirt Savaşından sonra Anadolu baştanbaşa zapt edilmiş, bu arada Denizli çevresi de Kutalmışoğlu Süleyman'ın maiyetindeki Beyler tarafından fethedilmiştir.
Denizli ve yakın çevresi 12. Yüzyılın sonlarına kadar Türklerle Bizanslılar arasında sürekli el değiştirir ve sonunda Selçuklu Sultanı I. Giyaseddin Keyhüsrev'in ikinci kez tahta çıkışıyla birlikte, 1206-1207'de tamamen Türklerin eline geçer.
1176 Miryokefalon (Myriokephalon) Savaşı ile Selçuklu Ordusu Bizans Ordusunu yenmeyi başarmıştır. (Myriokephalon geçidinin Denizli'nin Çivril ilçesi yakınlarında olduğu ve savaşın burada cereyan ettiği görüşü birçok taraftar bulmuştur.) Bu tarihten sonra Türkmenler kitleler halinde Denizli il sınırına yığılmıştır.
Denizli toprakları XIII. yüzyıl başlarından itibaren Selçukluların "uc" diye tanımladıkları sınır bölgesinin güneybatı kanadını oluştuyordu. Denizli toprakları bu dönemde çok büyük bir Türkmen nüfusuna sahiptir. Bu dönemde sadece Denizli bölgesinde 200.000 çadır (hane) Türkmen nüfusunun bulunması bize bu konuda fikir vermeye yeterlidir. Denizli Bölgesi bu yönüyle en yoğun Türkmen nüfusunun bulunduğu yer durumundadır.
Beylikler Döneminde Denizli'de ilk Türk Beyliği 1260 tarihinde kurulmuş olup uzun ömürlü olamamıştır. Sahip Ataoğulları, Germiyanoğulları ve İnançoğulları Beylikleri yörede hâkimiyet kurmuşlardır.
Osmanlı Devleti Döneminde Denizli
Denizli ilk defa 1391 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Ancak 1402 yılında Ankara savasında Osmanlı Devleti'nin Timur tarafından mağlup edilmesi sonucu Denizli yeniden Germiyanoğlu Beyliği'ne verilmiştir.1429 yılında Denizli tüm Germiyan topraklarıyla birlikte Osmanlıların eline geçmiştir.
Denizli Osmanlı yönetimine geçtikten sonra yöre ahalisinin büyük çoğunluğu kırsal kesimde yasamaya devam etmiştir. Kırsal nüfusun önemli bir bölümü aşiretler halinde göçebe olarak yasıyorlardı. Bunlara ait yer adları günümüze değin varlığını devam ettirmiştir (Avşar, Bayat gibi). Yerleşik olan kent nüfusu ise esnaf loncalarına bağlı olarak ticari faaliyetlerle uğraşmaktaydılar.
İbni- Battuta seyahatnamesinde 1332 yılında uğradığı Denizli'de Ahi Sinan ve Ahi Tuman adlı iki ahi reisinden bahseder. Hatta bazı kaynaklara göre Ahi teşkilatının kurucusu olan Ahi Evran bir süre Denizli'de kalıp burada bahçıvanlık yapmıştır. Sosyal yönden Denizli 14. ve 15. yüzyıllarda doruk noktasını yaşamıştır.
Denizli İdari Teşkilat Tarihi
Osmanlı Devleti idari bakımdan eyaletlere, eyaletler sancaklara, sancaklar, kazalara, kazalar nahiyelere taksim edilmiştir. Denizli yöresi 1429 yılında hakimiyetine girdiği Osmanlılar tarafından kazalar halinde coğrafi durumuna göre üçe bölünerek, üç ayrı sancağa bağlanmıştır.
Asi Karaağaç'ın Hamid, Tavas'ın ise Menteşe sancaklarına bağlanmasına rağmen, bugünkü Denizli'nin büyük kısmını teşkil eden Homa, Işıklı, Çal, Baklan, Denizli, Honaz, Sarayköy ve Buldan Kütahya sancağına bağlanmıştır.
Denizli kazasının idari yapısı ufak tefek değişiklerle 17. yüzyıla kadar devam etmiş, ancak bu yüzyılda Kütahya'da bulunan Anadolu Beylerbeyliği dağıtılınca Denizli toprakları Aydın Eyaleti topraklarına dahil edilerek bir değişim yaşamıştır.
Denizli'de 1876 yılında ilk Belediye Teşkilatı kurulmuştur. 1883´te Sarayköy, Buldan ve Tavas İlçelerinin bağlanmasıyla "Sancak" haline getirilen Denizli, 1884´te Çal, 1888´de Acıpayam ilçelerinin katılımıyla Aydın´a bağlı mutasarrıflık, Türkiye Cumhuriyeti´nin kuruluşuyla da 1923'te il olmuştur.
Denizli Adının Kökeni
Denizli'nin eski adı "Ladik" ya da "Lazik" idi. Bu kelime Laodikeia kelimesinden gelmektedir ve Türkçe'de bir anlam ifade etmemektedir. Yukarı Menderes Vadisinde (bugünkü Denizli şehrinin 6 km kuzeyinde) bulunan Laodikeia şehrinin Türklere geçişi sırasında "Ladik" ismi de miras kalmıştır. Aynı mıntıkada bulunan Khonae-Honas, Khoma-Homa, Tabae-Tavas da bulunduğu gibi Laodikeia'da bu kaideye uygun olarak Ladik ismini almış ve Selçuklu kayıtlarına öyle geçmiştir.
Ancak Selçuklu hakimiyeti ile birlikte şehrin bugünkü yerine taşınması neticesinde "Ladik" adının yanında "Toğuzlu" adı da kullanılmaya başlamıştır. "Toğuzlu" adının "Ladik" adıyla birlikte kullanılmasıyla bu kelimelere "Tonuzlu" ve"Tonguzlu" adları da eklenmiştir.
Ünlü Seyyah İbn-i Batuta 1333 yılında ziyaret ettiği Ladik şehrine aynı zamanda "Donguzlu" dendiğini söylemektedir. Aşağı yukarı aynı yılları kaydeden Mesalik Ül-Ebsar'da "Tonguzlu" ifadesini kullanmıstır. 1350 yıllarına ait bir İlhanlı vergi kaydı ise "Tonğuzlu" diye yazar. Yine 1372 tarihli bir takvimde de "Tonguzlu" yazılışı görülmektedir. Timur'un resmi tarihçileri de "Donguzluğ" ve "Tenguzluğ" diye kayıtlar tutmuşlardır. Bu tarihlerden sonra bu ifadelerin yerine "Tonuzlu"ifadesinin kullanıldığını kesin olarak görmekteyiz. Nitekim erken dönem Osmanlı tarihçilerinden Nesri ve Aşıkpaşazade eserlerinde "Tonuzlu" imlasını kullanmışlardır.
"Tonuzlu" veya "Tunuzlu" isminin "Denizli" sekline dönüşmesi XVI. Yüzyılın ikinci yarısına rastlar. 1510 tarihli bir Osmanlı kaydında "Dinuzlu" kullanımına rastlamaktayız. Bu dönemde kente uğrayan gezginler eserlerinde "Denyzely", "Denizley", "Denisli", "Degnisli", "Denizli" adlarını kullanmışlardır.
Ancak XVI ve XVII. yüzyıllarda Laodikeia – Ladik – Lazik çizgisinin Osmanlı Dönemindeki devamı olan "Lazikkiye" ismi de kullanılmıstır. "Denizli" adı ancak 1675 yıllarından sonra "Lazikkiye" ile birlikte yaygın olarak kullanılmış en nihayetinde 1700 yıllarından sonra bu kullanım kesin şekliyle yerleşmiş ve bölgeyi günümüze kadar ifade eden isim hüviyetini kazanmıştır.